Neden sadece Kur'an demeliyiz?

Çünkü sadece Kur’an’dan sorulacağız; hem de çok yakında.

Evrendeki muhteşem dengeyi ve güzellikleri yaratan Rabbimiz insanoğluyla iletişimini hiçbir zaman kesmedi. Sürekli ve kesintisiz olan bu iletişim Homo Sapiens ırkının bilgelik kazanmasıyla doruk noktasına ulaştı ve günümüze kadar geldi. Bilgelik kazanan insanlara ilk mesajın Âdem peygamberle geldiğini Yüce Allah’ımız bizlere bildiriyor. Yüce Allah öyle yüce bir varlıktır ki; belki de sonsuz boyutlar üzerinde olan bu yaratıcının bir insanla direkt olarak konuşması veya ona görünmesi asla düşünülemez. O’nun bir insanla iletişimi ancak bir aracıyla olabilir. Bu aracının Cîbrîl olduğunu net bir şekilde anlıyoruz. Evrenimizin bir üst boyutundaki hiperuzayda bulunan bu şerefli elçi evrenin tüm zamanlarına ve mekanlarına aynı anda erişim sağlayabilir. Cîbrîl Yüce Allah’ın insanlığa olan mesajını resûllere iletir; resûller de aldıkları mesajı insanlara aynen iletirler. Resûller bir radyonun antenleri gibidirler. Aldıkları mesajları insanların anlayabileceği kelimelere dökerler. Resûlün ana dili neyse mesaj da o şekilde yansır. Mesajın kendisi ilahidir; evrenseldir. Resûlün ağzından yansımasıysa farklı dillerde olabilir. Şüphe yoktur ki Kur’an’da isimleri zikredilen 27 peygamber aynı mesajı aldı. Ancak kendi ana dillerinde mesajı deklere ettiler. Muhammed peygamber Arapça deklere ederken, İsa peygamber İbranice etti. Kur’an’da ismi zikredilmeyen çok sayıda resûl de vardır. Şüphe yoktur ki bu resûller toplumlarına toplumun anlayacağı şekilde mesajı deklere ettiler.

Resûlün görevi nedir?

Resûller görevlendirilmiştir; aldıkları mesaja asla ve asla müdahale edemezler. Mesajı olduğu gibi deklere etmek zorundadırlar. Aksi halde bunun cezası çok büyük olur.

Yüce Allah 69:44-46 ayetlerinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

5365|69|44|وَلَوْ تَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ ٱلْأَقَاوِيلِ

Ve lev tekavvele aleynâ ba’dal ekâvîl(ekâvîli).

Ve eğer yakıştırıp söyleseydi (resûl) üzerimize bazı sözler.

5366|69|45|لَأَخَذْنَا مِنْهُ بِٱلْيَمِينِ

Le ehaznâ minhu bil yemîn(yemîni)

Mutlak alırdık ondan sağ elini.

5367|69|46|ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ ٱلْوَتِينَ

Summe le kata’nâ minhul vetîn(vetîne).

Sonra mutlak keserdik ondan şah damarı.

Görüldüğü gibi resûlün Yüce Allah’ın vahyinden başka din konusunda bir şey söylemesi imkânsızdır. Allah’ın haram etmediğini haram edemez. Haram ettiğini helal edemez. Bu mümkün değildir. Kur’an haricinde din adına bir şey söylemesine asla izin verilmez.

Resûl din konusunda Allah'ın ve Kur’an'ın dairesi dışına asla çıkamaz. Din adına ancak Allah'ın ve Kur’an'ın dairesi içinde hareket edebilir.

Muhammed peygamber Yüce Allah’tan gelen vahyi olduğu gibi okumuştur; okuduğu mesajın tamamı da Kur’an’a girmiştir.

Yüce Allah 13:30 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

1735|13|30|كَذَٰلِكَ أَرْسَلْنَٰكَ فِىٓ أُمَّةٍ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهَآ أُمَمٌ لِّتَتْلُوَا۟ عَلَيْهِمُ ٱلَّذِىٓ أَوْحَيْنَآ إِلَيْكَ وَهُمْ يَكْفُرُونَ بِٱلرَّحْمَٰنِ قُلْ هُوَ رَبِّى لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَإِلَيْهِ مَتَابِ

Kezâlike erselnâke fî ummetin kad halet min kablihâ umemun li tetluve aleyhimullezî evhaynâ ileyke ve hum yekfurûne bir rahmân(rahmâni), kul huve rabbî lâ ilâhe illâ hû(hûve), aleyhi tevekkeltu ve ileyhi metâb(metâbi).

İşte böyledir; gönderdik seni bir ümmete; mutlak ki geçti onlardan önce milletler; okuman için onlara vahyettiğimizi sana; ve onlar kâfirlik ederler Rahman'a; de ki: “O Rabbimdir; yoktur ilah O'nun dışında; O'na tevekkül ettim; ve O'nadır dönüş yerim.

13:30 ayetinden de rahatlıkla anlarız ki Muhammed peygamber kendisine dini hükümler içeren vahyin tamamını olduğu gibi okumuştur. Okudukları da Kur’an olarak yazılmıştır. Resûlün Yüce Allah’ın bir mesajını Kur’an’a sokmamış olması asla düşünülemez. Yüce Allah’ın tek bir kelimesinin bile Kur’an’a girmemiş olması düşünülemez.

Kısacası Yüce Allah mesajını eksik bırakmamıştır; Kur’an olarak tamamlamıştır. Hem de mükemmel olarak.

Yüce Allah 5:3 ayetinde şu şekilde buyurmuştur.

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

672|5|3|

…el yevme ekmeltu lekum dînekum ve etmemtu aleykum ni’metî ve radîtu lekumul islâme dînâ(dînen)…

…bugün kemale erdirdim/mükemmelleştirdim sizlere dininizi; ve tamamladım sizlere nimetimi; ve razı oldum sizlere İslam'dan; bir din olarak…

Ayetle sabittir ki Yüce Allah sadece İslam dininden razı olmuştur. İslam dini de Kur'an'dır. Kur'an Yüce Allah tarafından mükemmelleştirilmiştir ve tamamlanmıştır. Asla eksik değildir. Kaldı ki hadis/söylenti kitapları ile tamamlanmaya asla ihtiyacı yoktur.

Kur’an=Yüce Allah’ın kemale ermiş mesajının tamamı

Yüce Allah’ın mesajının tamamı=Kur’an

Ahiret evrenindeki hesapta sadece Kur’an’dan sorgu yapılacak;

Ben bir tıp profesörüyüm. Hacettepe Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum bölümünde hocayım. Tıp öğrencilerimiz var; uzmanlık eğitimi alan asistanlarımız var. Yazılı ve sözlü sınav yaparız. Bu sınavlarda öğrencilerimize nerelerden sorumlu olduklarını mutlaka söyleriz. Ders olarak anlatmadığımız, programda olmayan bir şeyi asla sormayız. Aksi durum kesinlikle adaletsizlik olur, haksızlık olur. Yüce Allah en adildir. Bu evren bizler için bir sınavsa, mutlak ki Yüce Allah bizlere nerelerden sorumlu olduğumuzu mesajında bildirmiş olmalıdır.

Yüce Allah 43:44 ayetinde şu şekilde buyurmuştur.

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

4367|43|44|وَإِنَّهُۥ لَذِكْرٌ لَّكَ وَلِقَوْمِكَ وَسَوْفَ تُسْـَٔلُونَ

Ve innehu le zikrun leke ve li kavmik(kavmike), ve sevfe tus’elûn(tus’elûne).

Ve doğrusu O (Kur'an) mutlak bir zikirdir/bir öğüttür/bir hatırlatmadır sana; ve kavmin için; ve yakında sorulacaksınız.

Ayet çok açık ve nettir. Kur’an bir öğüttür; bir hatırlatmadır. Yüce Allah’la bu evrene gelmeden önceki yaptığımız bir antlaşmanın hatırlatılmasıdır. Ana konusu tek tanrıcılık olan, şirke girmemeyi, şeytanın adımlarını izlememeyi de içeren bir antlaşmanın hatırlatılmasından ibarettir. Yüce Allah ahiret evreninde hangi konulardan sorgula çekileceğini de açıkça bildirmiştir. Sual/sorgu sadece Kur’an’dan yapılacaktır. Kur’an harici kitaplardan sorgu asla yapılmayacaktır. Aksi olsaydı mutlak ki Kur’an’da Yüce Allah bizlere bunu bildirirdi.  

Lütfen dikkat!

Sahih-i Buhari, Sahih-i Müslim, Sünen-i Nesai, Sünen-i Tirmizi, Sünen-i Ebu Davud, Sünen-i İbn Mace gibi; yalan yanlış, hatta kasıtlı olarak uydurulmuş sözler içeren Kur’an ve peygamber düşmanı kitaplardan asla sorulmayacaksınız. Sorular Kur’an’dan çıkacak!

Hadis kitaplarından Kur’an’a kaçın/firar edin;

Muhammed peygamber sadece Kur'an'ı işaret olarak bizlere gösteriyor. 

Yüce Allah Kuran'ın 51:50-51 ayetlerinde şu şekilde buyurmaktadır.

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

4723|51|50|فَفِرُّوٓا۟ إِلَى ٱللَّهِ إِنِّى لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ

Fe firrû ilâllâh(ilâllâhi), innî lekum minhu nezîrun mubîn(mubînun).

Öyleyse firar edin/kaçın Allah'a; doğrusu ben sizlere O'ndan apaçık bir uyarıcıyım.

4724|51|51|وَلَا تَجْعَلُوا۟ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَ إِنِّى لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ

Ve lâ tec’alû meallâhi ilâhen âhar(âhara), innî lekum minhu nezîrun mubîn(mubînun).

Ve yapmayın Allah ile beraber başka ilah; doğrusu ben sizlere O'ndan apaçık bir uyarıcıyım

 

Muhammed peygambere sadece Kur’an’a uyması emredildi; ona sadece Kur’an farz kılındı.

Yüce Allah 28:85 ayetinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

3335|28|85|إِنَّ ٱلَّذِى فَرَضَ عَلَيْكَ ٱلْقُرْءَانَ لَرَآدُّكَ إِلَىٰ مَعَادٍ قُل رَّبِّىٓ أَعْلَمُ مَن جَآءَ بِٱلْهُدَىٰ وَمَنْ هُوَ فِى ضَلَٰلٍ مُّبِينٍ

İnnellezî farada aleykel kur’âne le râdduke ilâ meâd(meâdin), kul rabbî a’lemu men câe bil hudâ ve men huve fî dalâlin mubîn(mubînin).

Doğrusu ki farz kıldı sana Kur'an'ı; mutlak döndürendir seni bir geri dönüş yerine; de ki: “Rabbim bilendir kim geldi hidayetle/doğru yola kılavuzla; ve kim, O’dur apaçık bir dalalet/bir yanlış içinde."

(فَرَضَ) ferade kelimesi kökü (فرض) dayatmak (to impose), yükümlü tutmakfarz kılmak (enjoin), nizam koymak-kurallar koymak (prescribe), emretmek-hüküm vermek (decree) anlamındadır.

Ayetten açıkça anlarız ki resûl Muhammed peygambere sadece Kur’an farz kılınmıştır. Kur’an’ın emir ve yasaklarına uyma zorunluluğu getirilmiştir. Muhammed peygamberimize Kur’an’ın emir ve yasakları dayatılmıştır. Tüm insanlara olduğu gibi. Tüm insanlar Kur’an’a uymak zorundadır. Nasıl peygamberimize Kuran farz kılınmışsa bizlere de Kur’an farz kılınmıştır.

Rabbimiz Kur’an’a tabi olmamızı emrediyor;

Yüce Allah 39:55, 7:3 ve 5:68 ayetlerinde şu şekilde buyurmaktadır;

Kuran Ayet No|Sure No|Ayet No|Ayet

Arapça okunuş

Meal

4111|39|55|وَٱتَّبِعُوٓا۟ أَحْسَنَ مَآ أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَكُمُ ٱلْعَذَابُ بَغْتَةً وَأَنتُمْ لَا تَشْعُرُونَ

Vettebiû ahsene mâ unzile ileykum min rabbikum min kabli en ye’tiyekumul azâbu bagteten ve entum lâ teş’urûn.

Ve uyun/tabi olun en güzeline; Rabbinizden size indirilene; önceden ki gelir size azap ansızın; ve sizler farkına varmazsınız.

957|7|3|ٱتَّبِعُوا۟ مَآ أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ وَلَا تَتَّبِعُوا۟ مِن دُونِهِۦٓ أَوْلِيَآءَ قَلِيلًا مَّا تَذَكَّرُونَ

Ittebiû mâ unzile ileykum min rabbikum ve lâ tettebiû min dûnihî evliyâe, kalîlen mâ tezekkerûn.

Uyun/tabi olun Rabbinizden size indirilene; ve uymayın/tabi olmayın O'nun astından velilere (yakın koruyucu arkadaşlara); öğüt aldığınız ne kadar az.

737|5|68|قُلْ يَٰٓأَهْلَ ٱلْكِتَٰبِ لَسْتُمْ عَلَىٰ شَىْءٍ حَتَّىٰ تُقِيمُوا۟ ٱلتَّوْرَىٰةَ وَٱلْإِنجِيلَ وَمَآ أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ وَلَيَزِيدَنَّ كَثِيرًا مِّنْهُم مَّآ أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ طُغْيَٰنًا وَكُفْرًا فَلَا تَأْسَ عَلَى ٱلْقَوْمِ ٱلْكَٰفِرِينَ

Kul yâ ehlel kitâbi! lestum alâ şey’in hattâ tukîmût Tevrâte vel İncîle ve mâ unzile ileykum min rabbikum ve le yezîdenne kesîren minhum mâ unzile ileyke min rabbike tugyanen ve kufr(kufren), fe lâ te’se alâl kavmil kâfirîn(kâfirîne).

De ki: “Ey kitap ehli! Olmadınız bir şey üzerine; ta ki ayağa dikersiniz/ayağa kaldırırsınız Tevrat'ı ve İncil'i; ve Rabbinizden sizlere indirileni; ve Rabbinden sana indirilen (Kur’an) mutlak ziyade eder/artırır onlardan çoğunun tuğyanını/azgınlığını ve kâfirliğini; öyleyse üzülme/kaygı duyma kâfirler kavmi/toplumu üzerine.

Bu 3 ayet aklını azıcık çalıştıran bir kimse için yeter de artar bile.

Bu ayetlerde Yüce Allah’ın ehli kitap üzerinden bizlere verdiği büyük bir ders vardır. Ehli kitap Yüce Allah’ın indirmiş olduğu Tevrat ve İncil’i terk etmiş ve onun yerine yalan dolan hikayelere (Talmud ve Mişna kitapları) tabi olmuşlardır. Yüce Allah ehli kitabın sadece Tevrat ve sadece İncil’i ayağa kaldırmadıkları sürece hiçbir şey üzerinde olamayacaklarını bildiriyor. Durum Kur’an için de geçerlidir. Sadece Kur’an demeyen; Kur’an’ı ayağa kaldırmayan, hadislere tabi olarak Kur’an’ı terk eden kimseler hiçbir şey üzerinde olamaz. Yaptıkları her şey boşa gider.

Çok net! Muhteşem mesajlar!

En doğrusunu Yüce Allah bilir.